31.03.2011

Kedinin Dili

yalanıyor... nasıl da sevimli dolanıyor masaların etrafında. belli rahatsız etmek değil niyeti. karnı tok olan beni bile baştan çıkartan tost kokuları sarıyor havayı. ben sadece açık çay içiyorum, sevdiğimden değil de, işte, zaman geçsin diye. bir adamla kadın tostlarını yiyorlar uyumsuz bir ahenk içinde. yüzü bana dönük adam; ne kadının, ne kedinin, ne de onları izleyen benim farkında. sırtı bana dönük, içtenlikli gülümsediğini resmettiğim kadın ise, elindeki tostu minik minik bölüp kediye atıyor. sevimli tekir, atılan her minik parçayı önce uzun uzun kokluyor. sonra tedirgin tedirgin etrafına bakıyor. dilinin ucu ile atılan parçayı tadıyor. sonra yine o bakışlar... tedirgin.

ona o parçayı atana teşekkür eder gibi durup bakıyor ve sonra gelen ayak seslerine kulak kabartıp, bu sefer de arabanın altına saklanıyor. gözlerini o küçücük tost parçasından hiç ayırmıyor. yüzü bana dönük adam da gözlerini tostundan ayırmıyor ama tek bir farkla; o etrafında olup bitenin ayırdında değil asla. bir süre sonra sırtı bana dönük kadının gülümsemesinin buruk tadının kokusu çarpıyor burnuma. kedi bu sırada etrafın da sakinleşmesini fırsat bilip kapıveriyor lokmasını. sonra yine o heykelsi, uslu duruşu sergiliyor. dili ile ağzının sularını siliyor. bu hareket ona nasıl da bir sevimlilik katıyor. hiç bir abartısı yok hareketlerinin, aksine öyle doğal, yapmacıksız ve içten ki... yapış yapış olmayan, mesafeli bu duruş, onu sevme isteği uyandırıyor. 



kadın yan gözle kedinin bu duruşundaki mesajı bir kez daha fark edince yine ısıtıyor gülümsemesi ortalığı. kedi ile sırtı bana dönük kadın arasında, yüzleri birbirlerine dönük adamla kadına göre seyretmesi keyifli ve  bir o kadar düşündürücü çok daha paylaşımcı bir iletişim gerçekleşiyor. çayım bitmek üzereyken tostu biten adam, sırtı bana dönük kadına, yüzünde yamuk duran ve biraz da ezen bir gülümseme ile bakıyor. "yahu bırak kediyi köpeği de bitir şu tostunu da gidelim." kadının sesi ilk defa belki de o kadar yüksek çıkıyor: "sen hiç hayattan zevk aldın mı?" kalkıyorlar. adam "ben zevki senden alıyorum" diyor. kadın duymazdan geldiği adamın arkasında kalıp, tostunun son lokmasını ikiye bölüyor. az önce uzaklaşan kediye bırakılan bir teşekkür notu gibi, tostun küçücük bir parçasını saksının dibine avuç içlerinin sıcaklığı ile bırakıyor. onlar çıkmak üzerereyken kedi koşup geliyor. ona bırakılan notun başında o heykelsi duruşu ile etrafına bakıp, usulca eğiliyor. yemeğini kutsayan ve ona bahşedilenlere teşekkür eden kedinin halini seyrederken, kadının söyledikleri üzerine düşünüyorum: sahi, nedir hayattan zevk almak, fark edebilmenin ötesinde. içtiğim çayın parasını bırakıyorum tabağın kenarına. ellerim ceplerimde yürüyorum yokuş aşağıya. kafamı her zaman ki gibi kaldırıp da gökyüzüne, teşekkür ediyorum; yapmacıksız ve bir o kadar samimiyim. beni anladığını hissediyorum. uzattığı gün ışığının sıcacık ellerindeki mesajı görmemek için kör olmak gerek, biliyorum. 





2 yorum:

Uma dedi ki...

Bu kadar guzel konusur mu ? Konusur tabii, cunku O yaradan :)
Muhtesem bir sahneydi Evren'cim, gonul gozunle gordugunu gonulden gordugum :) Hep seninle kalsin insallah bu bilgi!

novella / विश्व dedi ki...

bazen duymuyor insan... ne kendi sesini, ne karşısındakini, ne de Onunkini... oysa duyabilmek farkında olabilmek için gerekli. gönül kulağımız hep açık kalsın dilerim umam. sevgimle.