sevgili adam,
dün gece yaşadıklarımı sana anlatmalıyım. beni bir tek sen anlarsın. bir tek sen anlattığım anın bendeki izlerini takip edip, bir tek sen yüreğimdeki aşkı saklı tutarsın. o nedenle sevgili adam, dün gece yaşadıklarımı bir tek sana anlatabilirim.
onunla ilk kez karşı karşıya gelecektik. en güzel elbiselerimden birini giydim onun için. ve saçlarımı dümdüz taradım. az bir makyaj ve gözlerimden taşan heyecanla aldım soluğu onunla buluşacağım yerde. bekledim sevgili adam, hem kim beklemez ki sevdiğini. ben de sabırla bekledim bana gelmesini. onbeş yirmi dakika sonra, parmak uçlarında yürür gibi, usul usul geldi. siyah düz ve uzun bir elbisenin üzerine giydiği kaftan, siyah beyaz desenliydi... basit bir makyaj, dümdüz saçlar ve yüreği ile karşımdaydı. bütün gece boyunca bir kez bile gözgöze gelmedik. öylesine farklıydı ki, öylesine ışıldayıp parlıyordu ki. benim vatanım yok diyordu, adresim yok, bir tek yüreğim var. ve ben o anda gördüm onun gözlerinin siyahını.
bir sahne ne kadar boş olabilirse, o kadar boştu işte. sahnede devleşen bir sese ve sadeliğin yansıttığı olağanüstülüğe eşlik eden dört müzisyenden başka, hiç birşey yoktu o sahnede. çıplak bir sesin, bir ten üzerinde onlarca kelebeği aynı anda havalandırabilmesi, bir kanın akışını hızlandırabilmesi, gözlerin sabitlenip, nefesin tutulabilmesi, anın hiç bitmeden, tükenmeden, çoğalarak coşkun bir nehir gibi akması mümkünse ve bu aşksa, ben bir aşk yaşadım dün gece, kısacık bir zaman dilimine sığdırılan beş, bilemedin altı şarkılık bir zamanda bir aşkı yeniden yaşadım ben yüreğimde.
o kaftan sevgili adam, bir kalkan oldu, ince askılı bir gecelik, gece sığınılan bir çadır, özgürlüğe açılan bir pencere, kanatlanıp uçmayı sağlayan bir çift kanat... o kaftan, yataktan çıkan masumluğu korumak için bedene sarılan uzun bir çarşaf oldu... o kaftan baştan çıkarmak isteyen bir kadının şehveti... o kaftan çocuğunu korumak isteyen bir annenin cesareti oldu... o kaftan ve o parmak uçları ve o ses, sevgili adam, aşk oldu...
başka nasıl tarif edilirdi bilmiyorum, kendisine eşlik eden müzisyenler çaldığı anda, geriye çekilip, dönüp sırtını seyirciye hafif yan duruşundaki asillik, babasının sesi ile düet yaptığı andaki, başını öne eğişindeki saygısı, sadece elleri ile dans ederken bedeninin salınışındaki arzu, nasıl tarif edilirdi aşk dışında inan hiç bilmiyorum. yedi aylık bebeğini tutuşunu görsen bazı şarkıların bazı anlarında, o bebeğin böyle bir annenin çocuğu olmaktan duyacağı mutluluğu yaşardın o anda. öyle hassas bir dokunuştu ki, öylesine sıcak bir sarmalayış... ona söylüyordu o anda o şarkının sözünü... kısaca sevgili adam, aşktı kadının verebildiği sadece. aşktı yansıttığı, söylediği, duyduğu, hissettiği... aşktı sadece.
ve ben sevgili adam bir konser boyunca, bana sunduğu aşkı alıp yüreğimdeki ile birleştirdim. olanı biteni sana anlatayım istedim. biliyorum sevgili adam, beni bir tek sen anlarsın. bir tek sen anlattığım anın bendeki izlerini takip edip, bir tek sen yüreğimdeki aşkı saklı tutarsın. o nedenle sevgili adam, izin ver, dün gece yaşadığım aşkı sana emanet edebileyim.
senin.
xxx
* yasmin levy konseri sonrası bende kalanlar üzerine...
10 yorum:
yine ben geldim mi hatırına, onu dinlerken.. Hani, bir hastane odasındayken ben, ve sen onu dinlerken aklıma geliverdin diye yazmıştın.. Sahi yine aklına geldim mi ben?
gelmedimse de; ilk yalanını söylesene bana.. Söyle ben kanayım hadi! Aklımdaydın de! Aklındaydım değil mi?
bende çok severim yasmin levy'i. çok güzel ve farklı bir bakış açısıyla dile getirmişsin geceyi. çok sevdim.
Bak sennn!... Rekabetin getirdiği bu noktada şapka çıkarırım efendim.:)) Kabul ediyorum ki; zaman zaman konser yazan tanıdığım bir başka kişiyi, fazlasıyla aştınız:))
Alkış...:)))
E tabi güzel bakan bi yüreğin katkısını da inkar etmemek gerek.
merhaba novella,harika anlatmışsın.ben de okurken çok etkilendim.yasmin levy'i dinlemek şart oldu.umarım kısmet olur gidebilirim bir gün ve aklıma o anda sen ve bu güzel yazın gelecek.bence yasmin'e bu güzel yazıyı yollamalısın.
Evrencim bu bloğun da harikaaa:)
üzgünüm ama sen gelmedin üryan. üstelik ilk yalanımı da söyledim çok zaman önce. üstelik sana. hatırlar mısın bilmem, bana yazmış ol demiştin. ve ben sana o zaman ilk yalanımı söylemiştim. ama sıklıkla aklıma geliyorsun. neden bilmem, aklıma gelince hüzünlü bir çift gözle karşılaşıyorum, belki de bu yüzden sesini duymak konusunda çekinik davranıyorum. ama aklımdasın, söyleyemiyorsam, sustuğumdandır.
.
saol canım... daha güzel yazmıştım dinlerken, ama eve gelene kadar uçup gitti işte. bunlar da kalanlar. sevindim beğendiğine.
iltifatlarınız şımartır da yazamam bir daha diye, bir kısmını aldım üzerime. güzel bakan yürek için teşekkür ederim buraneros.
kamikaze teşekkür ederim. ve evet, kesinlikle bir yasmin levy albümü edinmelisin, yalnız küçük bir uyarı: yüksek dozda hüzün içerir ;)
Bir süre önce çok fazla dinlemişliğim vardı bu müthiş kadını. En sevdiğim La Alegria' dır. Uzun kafa patlatmalar sonunda, yerleşti anlamı içime. Böyle yakıcı bir şarkının ismi neden "neşe" dir ? Bize öğretilen avramları yeniden gözden geçirmek için güzel bir yoldu bu. Çünkü neşe, bir anda gözde canlandığı gibi gülmek, hareketli ve hafif hissetmek olmayabilir. Çok sevince bazen, çok fazla ve karşılığı da sessiz bir karanlıktan ibaret olduğunda bu sevginin bir an gelir ve beyninin en dip hücresine kadar yaşamı duyar insan. Öyle bir duyuş olur ki bu, önceden hiç olmadığı kadar bu dünyada olduğunu hisseder. Ve çok fazla sebep olması gerekmez başkaca, yaşadığını bilmesi için. Sonuçta neşe, gürültülü kahkaların ötesinde bir kavramdır, bilmek ile ilgilidir, ne kadar çok sevebiliyor olduğunu.
Bu güzel konser yazısı ile ilgisiz bir yorum oldu, farkındayım, ama Yasmin Levy sesinin bende düşündürdüklerini yazmak istedim.
Güzel sesleri duyabileceğimiz nice konserler olsun virane şehrimizde
Sağlıkla.
başlı başına bir yazıya vesile olmuş. güzel olmuş, silencio, böyle böyle çoğalmıyor muyuz?
Yorum Gönder