uzun zamandır farkındayım bu durumun... çevremdeki insanlara komik gelen şeylere gülemiyorum ben. ama kendimi, hep söylediğim gibi, sıklıkla gülümserken buluyorum. balkonumda duran bir çiçeğin uzattığı dalına... bir yavru köpeğin bakışına... bir kız çoçuğu ile kelime oyunu oynarken bulduğu pembenin onun yanaklarında aldığı renge... karşımdaki adamın sıklıkla yakaladığım uzak duran ama yine de beni gören bakışına... sabahları güneşin doğuşuna şahitliğime... kayısı şeftali çayının kokusuna... bursa ve civarı kitabındaki yeşil türbe kapısındaki kız çocuklarının fotoğrafına... fairground attraction yorumu find my love'ı dinlerkenki duyguma... kardeşimin ilk askerlik anısına... okuduğum kitapta gözlerimi kapatıp açtığım ikiyüzondokunzuncu sayfanın ilk cümlesinde geçen 'onu düşünüyorum'a, üstelik tam da onu düşünürken denk gelmeme... sadece beyazını sevdiğimi sandığım frezyaların aşkın rengi kırmızıya bulanmış hallerine, ve onların vazom olmadığı için büyükçe bir su bardağındaki suyu kana kana içerkenki güzelliklerine... bir adamı çok sevdim diye, onun önerdiği Ekvator Hikayeleri kitabını baş ucu kitabı yapıp, her gece onun sesinden okumama... nereden geldiğini bilmediğim, dekorasyon, ve tasarım tutkumun yarattığı dergi kalabalığının yükünü taşıyan, eskiden ekmek yapımında kullanılan tekneye baktığımda... doğaya ve yeni kültürleri keşfetme tutkumu televizyondan seyrederek geçirebildiğim zamanlara... her yalnız kalmak istemiyorum dediğimde, yapayalnız kalmama... çok düzenli, planlı olmak istediğim halde, bunu kısmen becerebildiğimde kendime aferin derken, kendimi yakalamama... ara ara insanları şaşırtıp fazla bakımdan gelen özgüvenin seksi kadın imajı yaratmasına ve benim buna her seferinde kanmama... küçük ayrıntılardan büyük tebessümler ve yıkıntılar yaratabilmeme... yoga ve meditasyon yaparken, bir an dağılıp, acaba insanlar ne düşünüyor diyerek toparlanması güçleşen zihnime... aşkı bir macera olarak gören, ve o maceradan kalan yaralarım iyileştiğinde, anıların güzelliği ile beslenen ruhuma... kirlenmesin diye pamuklara sardığım yüreğimin kocamanlığına... ve daha nice ayrıntının ben de yarattığı değişime gülümserken buluyorum kendimi. ve o zaman fark ediyorum ki; ben, ağız dolusu gülmeyi, yürek dolusu gülümsemeye tercih ediyorum.
öfkeme yenik düşüp de sesimi yükselttiğim zamanlardan, hüzün denizlerinde boğulup kendi içime kapandığım anlardan, bardağın dolusu ile boşunu kıyaslayıp ille de üzülecek bir parçanın altını kalın kalın çizdiğim sabahlardan, tek başına uykuya daldığım her seferinde, dalmadan hemen önceki duygunun beni sarmaladığı gecelerden, ve bu zamanlardaki benden ise şimdilerde uzak duruyorum. ona birazcık zaman tanıyıp, kendinin güzelliklerini fark etmesi için yepyeni bir pencere daha aralıyorum. biliyorum 'bir' olmak hepimize iyi gelecek. sabırla beklemeye devam ediyorum.
.görsel/deviantart
4 yorum:
gülümseyemiyorum çok zamandır, kahkahaları boşver. sabır denilen şeyin şu an en çok ihtiyacım olan şey olduğunu biliyorum, bi parça gülümseme istiyorum yalnızca çok şey mi istiyorum ?
gülümsemek senin için küçücük, karşındaki için kocaman bir umuttur... her sabah aynaya baktığında ilk işin kendine kocaman bir gülümseme ile günaydın demek olsun. bak nasıl da karşılık verecek hayat sana gün içinde...
Gülümseyen novella'nın bu hallerini ben çok tuttum:)
bırakmasın ellerin yüreğini... ağız dolusu gülmelerin ardından yürek dolusu gülmeler gelecektir çünki:)
gözlerin gülümseyen yüzünü seyrediyor doyasıya:) ve yüreğin "gülmekten bitap düşünceye kadar!" sıranın kendisine geleceği günü bekliyor sabırla...
yüreğinin iznidir bu sana!yüzündeki gülüş yüreğinle buluştuğunda GÜL VE GÜLÜMSE HEP DOYA DOYA..:)
Evrenim sana yorum bırakayım dedim şiir gibi dizeler döküldü bir anda:))hep gülümse canım..sevgilerimle... :))
:) ilahi esmirim... ne iyi etmiş de dökülmüş o kelimeler yüreğinden. nasıl da gülümsedim ben gene. öperim sevgiyle...
Yorum Gönder