kendimle sessizce...
yaşamak gitmektir demişti. durdun mu yaşam biter. gidiyorum. nereye, ne kadar yol kat ederek gideceğim önemli mi? belki senin için... önemlidir. ama benim için önemli olan gitmek. oysa kök salmayı da severim ben. bir adamın yüreğinde kök salmayı ne çok diledim. saldım mı? bilmem... çünkü ben giderim. hep gittim. şairin dediği gibi kalan terk ettiği için mi bilmem... bildiğim bir kere gittin mi, bir kere kök salmayı düşleyip de salamadan her toprakta yeşerip yeşerip soldun mu, gidersin işte. gidiyorum ben de. elimde sırt çantamdan daha fazlası. yüreğim ilk aşk heyecanlarından hallice. uykularım bölük pörçük, düşlerim hep yarına gebe. şimdimi sorma, söyleyemem. duruyorum. dururken nefes almaz insan. ölümdür durmak. kök salmak olsa tek başına, yani başlı başına ve tek başına kök salabilsen...
sana bir sır vereyim mi? ben çözdüm galiba hayatın anlamını. kökünü kendi toprağına salacaksın. kendi yüreğine. kendine yani. başka topraklara karışmak kolay, zor olan başka topraklarda kök salmaya çalışmak. ben hep başkasının bahçesinde sardunya olayım istedim. mimoza olayım... ya da ne bileyim, en asisinden yabani bir beyaz papatyaya da razıydım. kendi bahçemi geç fark edenlerdenim ben. kendi bahçemde hem bütün çiçeklerim, hem de hiç biri. bunu bilmek özgür kılıyor belki de benlerimi.
kendimden çıkıp gene mi sana geldim ben...
ne diyordum... evet, gidiyorum. nereye, ne kadar yol kat ederek gideceğim önemli mi? belki senin için önemlidir. ve hatta senin için bile. ama benim için değil. artık değil! ben gidiyorum. çantama onlarca şeyi doldurdum. bir de seni. seninle kurulan hayalleri. ve işte o zaman fark ettim ben ne zaman sana varsam, toprağına kök salmak istiyorum. koparıyorum kendi toprağımdan köklerimi. oysa sende ne su var ne de güneş. kurumaya mahkum ediyorum çiçeklerimi. kaç zamandır açmadan solması bu nedenleymiş diyorum. susuyorum duyuyor musun? kendi toprağımda kana kana içtiğim yaşamı, senin topraklarında yitirmekten yorgunum, öyle susuyorum işte yaşamaya.
az önce ne kadar anı varsa bıraktım onları sundurmada, ve kapı eşiğine koydum bir kaç parça şarkıyı... kelimeler vardı saklanmış kulaklarıma, özenle çıkarttım ve bıraktım onları da sokağın köşe başında. gidiyorum dedim ya sevgili, gidiyorum, bir öğle vakti kuşlarla kanat çırpmaya. köklerim mi? köklerim artık yüreğimde. anlayacağın, ben nereye onlar oraya. yani anlayacağın sevgili, gül yüzüm kolay kolay solmaz bir daha. güneş de ben, su da...
ya da... yaşamak gitmektir demiştin, durdun mu ölürsün. ben sana vardığımda, yelkovanla akrep bırakmıştı koşuşturmayı peşi sıra... anlıyorsun değil mi? bu satırlar sana bile değil be sevgili... çünkü ölüler yazı yazamazlar... biliyorsun değil mi?
...
...
4 yorum:
Ne zaman "gitmek" ile ilgili bir yazı görsem, tüm düşüncem o yazıya değiyor. Kıskançlık olsun diye değil de, biraz da "gitmek" olduğundan bu yaşamda kök salmaktan vazgeçmeyen ruhumda bir kıpırtıdır gidiyor. Ne kadar az düşünce o kadar iyi sonrasında. Sadece yol var ve yola hafifçe emanet edilen kendisi insanın. Yol anlatsın gerisini, insan hafiflesin şöyle bir esinti duyar gibi yaz sıcağında. Güzel gitmeler olsun.
bir yolculuk sadece bir yolculuk değildir aslında. içinde pek çok başka yolculuk da barındır öyle değil mi...
güzel yolların, yolculukların olsun...
guzel oldu silencio... guzel oluyor; cennet gibi bir yerde insan kendini daha yakindan dinliyor... sagolasin.
sagolasin maya... oyle yerler gorup oyle anilar biriktiriyorum' oylelerini geride birakip oyleleriyle yeniden karsilasiyorum ki... guzel bir yolcuyum anladim... ama yol cok daha guzel farkindayim.
Yorum Gönder