12.01.2011

11022011



o günün bir önemi yok biliyorum, dizilişinden başka! o güne anlam yükleyecek çok olacak ama. bir gün öncesinden ve hatta bir gün sonrasından bir farkı olmasa da, o gün çok anlamlı olacak bazılarına. benim içinse bir cuma olacak, sıradan bir cuma. seni tanıdığım günkü kadar sıradan. seni öptüğüm günkü kadar... seninle yediğim ilk dondurmanın tadı kadar sıradan. ilk yaptığımız kavga kadar sıradan... o gün benim için sıradan bir cuma olacak, perşembeyi takip edip, cumartesiye bağlayan herhangi bir cuma.

ben sıradan bir günün sonunda ağlayacağım ardından. her şeyin sıradan bir cuma başlayıp, olağan bir cumartesiye bağlandığı sabah, kapıma gelişini hatırlayacağım. elinde bir demet papatya, cumartesiyi sıradan çıkartacaksın. pazara dönüverecek gün ben hiç anlamadan. koynunda uyuduğum sıradan bir cuma akşamını hatırlayacağım ardından. herşeyin sıradan olduğu bir zamanda, senin sırasını atladığın kelimelerin gelip boğacak beni. ben sıradan olmayan bir aşkı, sıradan bir yürekle karşılamana şaşıracağım. sıralanmış onca kelimenin içinden, hiç sırası değilken söylenmiş, arkadaş kalalım mıyı duyacağım ve ben hiç ağlamadığım kadar ağlayacağım, hiç ağlamadığım kadar sıradan bir ağlayışla, senin gittiğin sırada cumayı tam da sırası diye cumartesiye bağlayacağım.

tarihlerin de günlerin de bir önemi yok dizilişinden başka. oysa anlar öyle mi? seni ilk öptüğüm günü hatırlamasam da, ilk öptüğün an şimdi bile dudağımda. peki ya karşılaştığımız ilk anda belime sarılışın... o yok mu sanıyorsun belimde hâlâ... yürüyerek vardığımız o dondurmacıdan aldığımız dondurmanın çeşidini hatırlamıyorum evet, evet günü de hiç aklımda değil ama ne var biliyor musun sevgilim, o dondurmanın bitiminde, külahın o en dibinde, tam da köşe başında, göz göze gelişimiz bir mıh gibi kazınmış benim gözlerime. ah! sevgilim günlerin bir önemi yok, tarihlerin de, o ilk kavgadan sonra çekip gittiğin yan oda var ya, o oda da yok artık evimde, ama ne var biliyor musun sevdiğim, o kavganın yüreğimdeki izi var. işte o izin anı var da, ne günü, ne de saati yok biliyor musun bende? tıpkı seni sevmenin günü, saati, tarihi olmadığı gibi. sonsuz anların, sonsuz anıları var sadece yüreğimde...




.

2 yorum:

sufi dedi ki...

Kış sonu toprağa gömülen tohum nasıl görünmezse gözümüze; unutmadığımız biryerlerimize gömdüğümüz anılarımız da filizlenip çiçek ya da çalı kıvamına gelebilir günü gelince .Dilerim bugün ve yarın tatlı meyvelere dönüşsün, dün gönlüne gömdüklerin.

novella / विश्व dedi ki...

biliyor musun sufim, çalıları öğrendim temizlemeyi, ve filizleri yeşertim, büyütmeyi. öğrendim geçmişi de şimdiyi de izlemeyi. öğrendüm beklemeyi. senin yüreğini nasıl seviyorum bir bilsen... öperim güzel yanaklarını.