9.01.2011

Bulmak




deneme -IV-
aramak mı bulmak mı...


herşey bakmakla başlıyordu. daha da öncesinde nereye bakacağını bulmakla. bulmak, aramak demekti. aramanın sürdürülebilirlik arz eden devingen bir yapısı vardır, bana göre tabi.  aramak, sözünü ettiğim tanımı karşısında, sonsuzlukla eş değer gibi... ya da bana öyle geliyor. aramanın ve bulmanın bir sonu olmadığını keşfettiğimden beri, bir yaşam biçimine döndürebildim bakmayı ve görmeyi. bulduğum herşeye önce baktım. sonra üzerine düşünüp görmeye çalıştım. bütün işi akla bırakmadım ama, yüreğimi de soktum işin içine.

görmek yetmedi bir süre sonra, ses istedim. önce işittim, sonra anlamaya çalıştım yani dinledim. yazıldığı kadar kolay olmayan bir farkı var; bakmakla görmenin, işitmekle dinlemenin. kişisel bir çabayı, farkındalığı ve gelişmeyi ön koşuyor. bu koşuda insan çoğu kez bitiş çizgisine varamıyor. peki ya ben... yaşamak kendi iç yolculuğunda kaybolmaktır aslında, diye düşününlerdenim. peki kaçımız bakmak yerine görmeyi, işitmek yerine dinlemeyi seçerek, açılan kapılardan içeri giriyor ve kendi labirentimizde kaybolmayı göze alabiliyoruz. bazen bu iç yolculuk, özellikle de denememiş biri için beyhude bir ömür törpüsü anlamına gelebilir. kimde ne çağrışım yapıyor olursa olsun, iç yolculuk kendine bakmayı istemekle başlıyor. kendi üzerine düşündükçe görüyorsun; olmazlarını, olurlarını, kabul edilemezlerini, kabul edip mutlu mesut yaşayıp gittiklerini, iyilerini kötülerini, siyahlarını, beyazlarını... ve evet, varsa grilerini... görmek, konuşmaya başlayan bir ses gibidir. konuşur durur... hiç susmadan, bir es bile vermeden. bir nasılsından sonra, cevabını beklemeden... ses... biteviye bir ses. çıldırtan, ağlatan, poh pohlayan, bağıran, kızan, küsen, gönül alan bir ses... ses sadece akıldan gelir sanırsın, işittiğine delilik denmesin diye, iç ses dersin hatta anlamının üzerinde çok da durmadan. kendinle konuşursun ama kendini dinlemezsin. geçmesi gereken sürenin sonunda fark edersin. geçmesi gereken süreyi belirleyen ana unsur senin bulmayı ne kadar arzuladığınla ilgili olabilir mi? belki...

bulduğunda fark edersin, işittiğin akıldır, duyduğun yürek. akılla yürek, bakmakla görmek gibidir, işitmekle dinlemek. yazılması kolaydır ama o farkı anlamak için kendinden bir adım uzağa gitmeye ihtiyaç vardır. bir adım uzaktan kendine bakabildin mi, yani yetiştiğin ortamdan, kültürden, çevreden, anlayıştan bir adım uzağa çıkabildin mi, görmenin lezzetine varırsın yanı sıra duymanın... lezzet tek değildir, duyduklarınsa hep güzel bir ritm olacak değil. farkındalığının içine hapsolup mutsuzluğu da seçebilirsin, mutluluğu da... ben üçüncü bir yol gördüm: izlemek. izlemenin, tıpkı aramak gibi sürdürülebilirlik arz eden devingen bir yapısı var. iki uç arasında gidip gelen hezeyanlarımı, hüznümü sevmeyi seçtim. kendimde sevmediklerimi değiştirmek için çaba harcadım. yüreğimi dinlemeyi seçtim. daha önce de dediğim gibi, yüreğimi çürütmüyorum artık. onu gördüğüm duyduğumdan beri, çektiği onlarca acıyı anladığımdan beri...

iyileşmek, yüreğini görmekti, anlatmak istediğini duymak. aramaktı çıkış yolunu, koridorda ilerlerken gördüğün her ışığa umutla koşmaktı... koşarken, defalarca düşmekti. ışığı gördüğünü, sandığından ayırabilmek için bakmaktan vazgeçebilmekti... attığın çığlıkların koridorunun duvarlarına çarptığında çıkarttıkları yankıları;  işittiğin onca sesten ayırabilmekti iyileşmek. ve iyileşmek; gördüğün, duyduğun ve bulduğunu anlatabilmekti kendine. önce kendine söylemekti iyileştiğini... kendine bakıp kendini görebilmekti. herşeyinle sevip kendini, inanabilmekti Ona, iyileşmek.




.

8 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

ne güzel yazmışsın. Her cümlede durup durup düşündüm. kalemin sağlık...

Tijen dedi ki...

Fotoğraf da çok güzel. Resmen hikaye anlatıyor insana...

sufi dedi ki...

Beton yığınları ve demirlerin arasından başını çıkarmış çilek yapraklarını farkedip onun yaşam mücadelesini görmek gibi, işitmek gibi birşey yüreğin farkındalığına varmak.Fotoğraf ve yazı ne güzel birbirini onaylamış sevgilerimle.

novella / विश्व dedi ki...

denemeleri sevdim ben de elim... sağolasın.

novella / विश्व dedi ki...

her fotoğrafımı özenle seçiyorum tijen. hatta bazen fotoğraf bulmaya daha fazla zaman ayırmak zorunda kalıyorum.

novella / विश्व dedi ki...

ben duymak diyorum ona sufim, o çileğin varlığını görmek... orada bir nefes var, bunu hissedebilmek...

senin nefesin hiç eksilmesin, tütmesin bacan, nasıl da sözsüz kaldım okuduğumda seni. hep ol, iyi ki varsın tontinim.

Sazan dedi ki...

Ben hem seni, hem seni okumayı, hem seni dinlemeyi seviyorum kadınnnn...

novella / विश्व dedi ki...

bu kadında seni seviyorum, hallerini, sözlerini, gülmelerini, ama en çok da sazan yüreğini...