28.01.2011

Ayıklama


hayat bazen sana da bir tepsi pirinç gibi geliyor mu? yani kucağında öylece tuttuğunda ve üzerine eğilip de ayıkladığında, anlarından hangisi kalıyor geriye... pürüzsüz ve beyaz olanlar mı, çerler çöpler mi... sahi, ne kalıyor geriye, ne kadarı senin elinde ve yüreğinde.

bazı sabahları düşünüyorum da; hani erken kalkıp kendimle kaldığım... bir gece önceyi düşünürken, gülümsediğim ya da ağladım... aklımın çerçevesinde yer etmiş resimlerle yüreğimin çemberine işlenmiş desenler arasında gelip gittiğim... kelimelerin peşinden sürüklenip, duyguların önünde güçlendiğim... kendim. ben kimim? ne istiyorum? ayıkla diyor arkadaşım, ayıkla... sevdiklerinle sevmediklerini, aslında istemediklerinden başla mesela diyor.

duam hep aklımda. benim dışımdakileri benden uzak tut, yüreğimdekini görmeme izin ver. birbir uzaklaşıyorlar hayatımda olmaması gerekenler, artık görevi, öğretecekleri bitenler. uzaktan el sallayarak geçenler oluyor, onlar hiç uğramadılar bahçeme. hiç oturup bir fincan kahveden kırk yıl hatır çıkartmadık ama geçiyorlar, ellerini sallayarak, uzaktan, belki dönüp gelecekler, belki de bir daha hiç karşılaşmayacağız şu hayatta. bazıları var, yıllar önce geçip gitmiş, rüyalarımda bile yok yeri onların. şarkılardaki anıları silikleşmiş, tüm şarkı onlara adanıp ağlanırken içli içli, şimdilerde bir tebessüm; iyi ki geldin geçtin...

sen uzaktasın şimdi, bir bilinmezin içinden çıkıp geleceksin. kimbilir kimin eli değecek tanışık olmamıza. belki karşılaştık bu hayatta. ya da ne bileyim, belki de geçtik uzaklardan bir el selamıyla... kimbilir sen neler öğreteceksin bana. neleri ayıklayacağım senden sonra. belki de çerler çöpler kalacak avucumda, belki de bembeyaz pirinç taneleri, kimbilir... ama ben iyi ki demeyi öğrendiğimden beri savurup atmıyorum, ne pirinçlerimi ne de çerlerimi çöplerimi. kayıp gidenleri ise tutmak gibi bir çabam yok biliyor musun. yok hayır! avuç içlerimin ağrısı değil bırakmalara sebep, diyorum ya izleyicisiyim artık hayatımın. tepsi önümde, çerleri çöpleriyle pirinçlerim de.



6 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

novellam..şu sıralar içimden geçenlere ses olmuşsun adeta yazdıklarınla...neler gelip neler geçiyor yaşamlarımızdan değil mi!kimler kimler...içinde yaşarken çeri çöpü pirinç zannettiğin ama şöyle bir daha dikkatlice baktığında o pirinçlerin içinde kendi kendini yiyip bitiren ne kurtcukların olduğunu gördüğün!..yani o tepsinin içine pirinçten çok çel çöp giriyor!kurduyla, taşıyla...
yavaşça kıyıdan kıyıdan seyrediyorum bende artık o tepsiyi(alemi)gözlerimdeki gibi "ben" gibi bakanlar nasılsa yanımdalar!değillerse de canları sağolsun...bilirsin kartallar yükseldikçe yalnız uçarlar!ama öylesine özgür!seyretmek alemi olabildiğince çıplak!gerçeklerle yüzleştirir insanı...ve senin dışındakileri eskisine göre çok daha iyi görmeye başladığını görür..ve gördükçe daha bir sıkı tutunursun yüreğine...

yüreğine hep yüreğin gibi sıcak eller dokunsun...(içindeki)Tanrı seni hep korusun...sevgiyle kal...

guguk kuşu dedi ki...

ne düşündüm biliyor musun?
acaba bu hayat tepsisindeki bir pirinç mi, yoksa çerçöp müyüm?
:D

Uma dedi ki...

Guguk Evren'in samimiyetinden yazmadan edemeyecegim, nasilsa o da verir cevabini benim gibi bodoslama yapmaz hemde, sevgi dolu, guzel guzel, oksaya oksaya yapar :)
Gugukcum ne cercopu!
Sen tepsinin kendisisin...
Hay allah yaaa, sabah sabah yanina gelsem de sacini ceksem :)

Evrencim evrenin dualari birlesiyor sanki :) Sufi, ben bak simdi sen de cagirmaya el sallamaya aska :) Hayirlisi hakkinda ;)Gelir insallah yakinda :)

novella / विश्व dedi ki...

eğer öyleyse esmirim, yüreğindir yüreğimden yansıyan... ayrıca bembeyaz sandığımı pirinçlerin içinde gizli gizli büyüyen kurtçuklar aklıma bile gelmemişti :) ama varlar değil mi... öyle güzel bir dilek ki, duama ekleyeceğim.

yürekğime yüreğim kadar sıcak eller dokun sun, tanrı beni korusun...

seni de esmirim, seni de korusun. içimizde olanı görmek, dışımızda olanlar ıuzak tutmak konusunda bize görmeyi, duymayı, dokunmayı, tat almayı, koklamayı nasip etsin...

sevgimle,

novella / विश्व dedi ki...

guguğum kuşum, sen hayatsın... umamında dediği gibi,tepsisin bu teşbihte... ama çöpsün toprağa karıştığında gübre olanından bir yandan pirinçsin emek emek... hepsi ve hiçbiri... sensin aslolan...

novella / विश्व dedi ki...

umam benim senin yok biliyorsun, ama çekme saçını gugukumun, okşamak bile olsa elinin dokuşu, dil de yumuşak olmalı değil mi :) niyeti göstermeli, söylemeli... öperim ben seni.

hayırlısı... :)