13.01.2011

Kitap



sevmek; bir kitabı okumak gibiydi,
aşk, bir kitapta sevdiğin cümlelerin altını çizmek...


ilk görüş denen "şey"e hep inandım. ilk izlenim! elektrik alma... kavramın içinin ne ile doldurulduğunu önemsedim. yaşanan topluma, öğrenim biçimine, süresine ve kişinin entellektüel seviyine göre değişikik gösteriyordu göstermesine de anlatılmak istenen birdi: o kişiye karşı yüreğin kıpırdayıp kıpırdamadığı. yüreğin kıpırtısı sevdaya dair değildir sadece. yürek, hoşlanmadığında, korktuğunda, endişelendiğinde de kıpırdar. ve bazen durur. bekler bir süre. bir süre; bir kaç saniye ile de ölçülebilir, bir kaç yıl ile de.

geçmişe dönük bir kıpırtı haritası çıkartmaya kalksanız, ilk izlenimlerinizin yaşadığınız ilişkiye dair ne çok ip ucunu ellerinizin ortasına bırakıverdiğini fark edersiniz. ama eller bir karar noktası değildir. onlar bir ifadeye dönüşüverir hemen. aşksa hissedilen, kanat oluverir uçmaya hazırlanan ve endişeyse içimizdeki zırh oluverir bedene, sarıp sarmalarken. korkuysa, bir yumruğa dönüşür, en güçlüsünden. hal böyleyken ne ucun farkındadır insan ne de ucun nereye varabileceğinin. 

bir kitabın cümleleri, yüreğinin kıpırtısının resmedilmişidir, söze dökülmüşü... insan neyse, neye özeniyorsa, neyi düşlüyorsa, ne eksikse, ne kendinde fazlaysa onun altını çizer. insan bir kitapdaki bir cümlede aslında kendini çizer. neden aşkı bir kitapdaki altı çizili cümlelere benzettin derseniz, cevabım basit. aşkta da insan,  neyse, neye özeniyorsa, neyi düşlüyorsa, ne eksikse, ne kendinde fazlaysa karşısındaki insanda onların altını çizer. aşk bir kitabın altı çizili cümleleridir yargısı,  kitabın tamamına, anlattığı öyküye, kurgusuna, kahramanına değildir kesilen dikkat demek ister. dikkat sadece altı çizilen cümlelerdedir'in altını çizer. cümleler hiç değişmez. ama zamanla insanın bakış açısı değişir. ve aşk, ilk günkü gibi değildir. cümleler de çizildiği yerden eksilir. zamanla, altı çizili cümlelerden sadece bir kaçı akılda kalır. onca çizilmiş cümle ise bekler bir anını. an gelir, yürek geçmişe uzanır, aradığı cümlesini eliyle çizmiş gibi bulur çıkarır.

güzel gözlüm! ben sana hep en dertli zamanlarımda meylettim. sen bir avlu ortasında yürektin, ben ne zaman nefes almak istesem sana geldim. sen bir nefes kadar yakındın bana, ben bunu hep yürekardı ettim. affetsen dedim de, ne yazar be güzel gözlüm. affetsen ne yazar... artık kapılarımın hepsi kör duvar. nefessiz kalan yüreğimin karasıdır gördüğüm. sen yürek karası nedir bilir misin? bilme güzel gözlüm, senin yüreğin turuncu kalsın. ne vakit senin sımsıcak yüreğini düşlesem, fark ederim, sen bana bir nefes kadar uzaksın. ve lâkin, artık çok uzağımdasın.
.

7 yorum:

buraneros dedi ki...

Hayatım boyunca hep kitaplardaki cümlelerin altını çizmek istedim. Günü geldiğinde, koca koca cümlelerle ahkam kesip hava atayım diye... Toplasam altı çizilmiş cümlem beşi onu geçmez, onca okuduğum kitaptan... ki çoğu bir bedenden öte geçemediğim yıllara aittir... galiba ben, bir kitaba sadece altı çizili cümlelerden bakmayacak, kitapları sadece o cümlelerden sevmeyecek kadar çalışkan biri oldum bu hayatta... Üstelik tüm tembelliklerime rağmen. Bak sevdim yine kendimi, sanki yavaş yavaş büyümüşüm bu hayatın içinde ben...

Haa! yazı enfesti, aynaya baktırdı.

Uma dedi ki...

ne guzel dokunmussun yine :)

novella / विश्व dedi ki...

teşekkür ederim buraneros, bilirim az beğenirsiniz, öz beğenirsiniz. yine bilirim ki, söz söylerseniz üzerine değmiştir yüreğinize...
altı çizilesi cümleleri olunca insanın kolaydır tabi kendini sevmesi ;)daha çok sevin efendim, daha çok büyüsün yüreğiniz. öperiz...

novella / विश्व dedi ki...

ben mi umam, ben mi, O dokunmuştur belki bana... ne dersin ;)

Uma dedi ki...

O acmasa yer sen/ben nasil degeriz dokunabiliriz ki :)

Oda ve Duvar dedi ki...

Sevmek yazmak gibiydi benim için, aşk aynı deftere, bastıra bastıra, hiç silinmesin diye yazmaya çalışmak...
Okumak sonuçta tüketmek içindir; içimize alıp tüketmek için...
Altını çizmek, seçmek ve evet, en çok da çizmektir, çizmek, şekillendirmek, bozmak...

novella / विश्व dedi ki...

yazmak boyutu da var tabi aşkın, tıpkı okumak gibi ömür... ama dediğin gibi, okumanın aşkı tüketen bir yanı var, ama diğer taraftan yazmanında... her yazılan okunuyor günün sonunda çünkü...